
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk eğitim
konusunda şüphesiz büyük atılımlar gerçekleştirmiştir. Atatürk’ün
öğretmenlere, gençliğe yol gösterici söylevleri olmuştur. Bizce
Atatürk’ün eğitim hakkında en veciz sözü şudur: “Eğitimdir ki bir
milleti ya özgür, bağımsız, ünlü, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da
tutsaklığa ve yoksulluğa sürükler”. Eğitim konusunda bir başka veciz
sözü de şudur: “Bir taraftan cehaletin giderilmesiyle uğraşırken bir
taraftan da çocuklarımızı toplumsal ve ekonomik yaşamlarında verimli,
başarılı kılabilmek için gerekli olan bilgi ve becerileri iş içinde ve
iş aracılığıyla vermek eğitim yöntemimizin temelini oluşturmalıdır”.
Üstün
zekâ ve dehasıyla kurduğu Cumhuriyetimizin en kısa zamanda çağdaş
uygarlık düzeyine yükseltmesinin, bilimin öncü ve yol göstericiliğiyle
mümkün olabileceğini göstererek “Hayatta en hakiki mürşiti, ilim” kabul
eden bir yöntemle, bilime büyük değer vermemizi ve ondan gereği gibi
yararlanmamızı istemiştir. “Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden
sonra beni izlemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin
rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar” diyen Mustafa
Kemal Atatürk’ün muhtelif kaynaklardan derlediğimiz eğitimle ilgili bazı
düşüncelerini belirtmekte fayda görüyoruz.
Mevcut eğitim
durumunun eleştirisi
Atatürk,
geleneksel olarak uygulanan mevcut eğitim sistemini yetersiz bulmuş ve
ülkenin gelişmesinde bu tür eğitimin olumsuz sonuçlarını dile
getirmiştir. Eleştirilerinin ana noktalarını şöyle özetleyebiliriz:
* Toplumda
bilgisizlik yaygındır. Cehaletin yaygın oluşu, eski dönemin en belirgin
özelliği idi. Yöneticiler de kendi amaçları için bu durumun
sürdürülmesini teşvik ediyorlardı.
* Öğretim yöntemleri yetersizdir. Ezberciliğe dayalı bir öğretim yöntemi egemendi, Yaratıcılığı engelleyici nitelikte idi.
*
Eğitim millî değildir. Bu husus, hem kuruluş, hem de öz yönünden söz
konusudur. Millî bir kültürün gelişmesine uygun olmayan bir eğitimdir.
*
İstikrarlı bir eğitim politikası yoktur. Osmanlı eğitiminin son
dönemlerinde her Maarif Nazırının, vekilinin ayrı birer programı vardı.
* Tüketici insan yetiştiren, yaşamı bilmeyen, yüzeysel bilgiye sahip insan yetiştirme amaçlı bir eğitim sistemi vardı.
*
Geleneksel olarak uygulanan eğitim, bu dünyaya değil, öbür dünyaya
yönelmiştir. Çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlanna cevap
verememektedir.
İşte bütün bu noktalar, yeni bir eğitim politikasının
gerekliliğini haklı kılmaktaydı. Özgür düşünceyi durduran, yaratıcılığa
engel olan, yapıcılığa yer vermeyen tüm uygulamaları kaldırıp, onların
yerine insan zekâsının özgür bir duruma getirilmesini istiyordu.
KAYNAK